Amasra’nın Dağları

2
1014

Ne haftaydı ama…O toplantıdan çık bu toplantıya gir. Her biri ayrı proje. Hepsinde saatler süren toplantılar ve gece yarılarına kadar süren çalışmalar. Çalışmak ve bunun sonucunda gelen başarıyla mutlu olmak güzel. Ancak yine de daha özümüze olan doğa’ya gitmek ve doğa’nın sesine ve görsel masajına ihtiyacımız var.

Cuma öğleden sonra Batı Karadeniz’in çok da bilindik bir yeri olan Amasra’ya doğru yola çıkıyoruz. Ekibin kalan bizden önce gidip araştırma çalışmalarına başladılar bile..Amasra ise tampon kalıcı yerimiz. Amaç Kuruçaşile yakınında bulunan söz edilen düden’i bulmak ve onu keşfetmek..

Gezi Künyemiz:
Tarih ve Süresi: 3.Temmuz.2010  – 2 gün
Keşif Rotası: Amasra-Kumluca
Keşif Amacı : Kumluca’ya yakın düdeni araştırmak

Yolculuğumuz  otobandan son derece keyifli..Henüz hava kararmadı ve gölgeler de uzamış durumda. Yolun en güzel seyirler zamanlarından birini yapıyoruz. Zaman zaman ağaçlardan oluşan tünellerden geçiyoruz. Zaman zaman Nuray’ın bana kitaptan alıntılar okuması, kimi zaman yolun bize sunduğu manzalar ile saatlerin hızla geçiyor ve Amasra’ya varıyoruz. Amasra’ya tepeden inerken çoğrafya’yı izlemek için pek çok seyir yeri bulmak mümkün.

Amasra’a girip kiralık evimize yerleştikten sonra Biblo ile Amasra sokaklarını adımlıyoruz. Biblo heyecanla bu bölgenin kokusunu da kayıt altına alıyor.  Akşam vardığımızda havayı temizleyen kara meltemini hissediyoruz.

Ertesi güne iyi başlamak için iyi bir uyku çekmemiz zorunlu. Ne de olsa yarın keşif günümüz. Keşifden aldığım haz anlatmak çok kolay değil. Gördüğünüz kadarı ancak fikir verebiliyor.. Keşif üzerinde ilerledikçe dahasını umut ediyorsunuz. Ama her şey gibi bunun da sonu var. Ama o sona kadar duyulan hevesdeki heyecan oldukça güzel.. Bu arada buralara ilk defa ayak basmak, bunları bilimsel şekilde dünyaya duyurmak bir o kadar da keyifli..

İş hayatından da keşifler yapabilirsiniz ancak bunlar çok geçici olabilmekte.. Doğa’da yaptığınız keşifler ise binlerce bazende milyonlarca yılla ölçülebildiğinden ölçümlemek çok da kolay değil. Doğa’yı, dünyanın yaşını, sularımızın yaşınız algılamakda nasıl zorlanıyorsak bu doğal oluşumların nasıl oluştuğunu algılamakta da o kadar zorlanabiliyoruz. İnsanoğlunun yaşamı o kadar kısa ki dünya’daki değişimleri görmeye yazılı tarihimiz bile yeterli değil. Kimse ben küçükken 200.000 yıl önce bu dağ burada yoktu diyemiyor..Kısacası değişim o kadar yavaşki bizim ömür süremiz bu yavaşlığı algılayamıyor.

Amasra’dan uyanıyoruz..İlk beni kaldıran her zamanki gibi Biblo. Neredeyse gözlerimi bile tam açamadan Amasra sokaklarında buluyorum kendimi.. Biblo’nun yeni yerlerdeki bu heyecanını paylaşmak her zaman kolay olmuyor. Henüz meltem bile esmiyor.. Her yer durgun.. Yarım adanın tam içindeyiz. Bu yüzden deniz ulaşmamız iki adım.. Sahilde yürüyüşümüzü yapıyoruz.

Biblo’dan fırsat bulup da yakaladığım kare:

Pastane’den aldığımız abur cubur ile kahvaltımız yapıyoruz. Hani pastaneden alınan abur cuburda oldukça kayda değer. Kiralık evimize dönerken köylü yaşlı teyzeleri kurduğu pazarın içinde buluyoruz kendimizi. Menekşe dayanamayıp bir kaç reçel alıyor. Hem yemişler hem de reçeller gerçekten ilgi çekiyor. Yöre halkı az çok pazarlamayı ve ısrarcılığı öğrenmiş durumda. Ama kurulu tezgahlar hem zengin hem de ilgi çekici.. Bu pazar hemen Amasra’nın sembolü haline gelmişi olan “Barış Akarsu” heykelinin hemen yakınında bulunuyor.

Amasra’dan ayrılıp ilk keşif noktasına doğru yol alıyoruz. Keşif noktamız bir mermer ocağına çok yakın. Daha fazla bilgi almak için mermer ocağına giriyoruz. Altıntaş Mermer ocağı geniş bir alanı kapsıyor. Mermerler ise sadece Türkiye iç pazarına değil tüm dünyaya satılıyor. Dağ bir pasta gibi kesiliyor. Ofis yanında bulunan örnek mermer ve desenlerine oldukça hoş görünüyorlar.

Buradaki keşfimiz sonuç vermiyor. Kuruçaşile’ye doğru yol alıyoruz. Kuruçaşile’de mola verip yöre balıkların tadına bakıyoruz. Sonrasında Kumluca’ya doğru ilerliyoruz. Hedef  bölgemize ulaşıyoruz..Kamp alanını belirledikten sonra  ilk işimiz sözü edilen düden’i bulmak. Düden’i kısa sürede buluyoruz. Kapalı havza zaten düden’nin yerini gösteriyor. Kapalı havzada dere gidecek yer bulamayınca dağın eteğinden batıyor. Tabi bugünkü durum bu şekilde.. Vadinin iki yanından gelen iki dere yer altında birleşip 152 metre rakımdan batıyor. Söylentiye göre bu batan su Kumluca kanyon’undan çıkıyor ve dere denize dökülüyor.

Düden yöre halkı tarafından Çıngırık kuyusu olarak adlandırılıyor. Dere şu anda kurumuş halde… Dere’nin battığı yere doğru giriş yapacağız. İlk iniş yaklaşık 16-17 metre.

Biblo Nuray’ı aşağı inerken izliyor:

Ben de inişe geçerken Biblo yukarıda bizi bekliyor:

Aşağıda suyun devam ettiği yöne doğru devam ediyoruz.Aşağıdan yukarının görüntüleri:

Hava oldukça sıcak. Ancak mağara doğru yaklaştıkca  serinliyoruz. Temiz hava ve serin bizi rahatlatıyor.

Sonrasındaki çalışma aşağı doğru devam ediyor. Ben dizimdeki sorundan doğru geri dönüyorum. Ekip ilk gün oldukça iyi iş çıkartıyor. Biz de dışarıda Ali ile diğer ihbarları değerlendiriyoruz. Tabi öncelikle Menekşe’yi ekibin yanına yolluyoruz. Ali ile araştırmamız da iki suyun battığı yerde girilemeyecek kadar küçük çıkıyor. Ama doğa’da biraz enfes biraz da acılı bir gezi yapıyoruz. Ayı gölü diye adlandırılan yere giderken dikenler her yerimizi çiziyor.

Kamp alanımız son derece keyifli olmasına rağmen çadır da yer sıkıntımız var. Ali geceleyin tutturdu ateş başında yatacağım diye.. Kim tutar onu.. Ancak geceleyin oluşan çiğe dayanamayarak arabaya gitmiş halde buluyoruz. Gece ise ateş başı sohbetleriyle son derece keyifli geçiyor. Kamp alanımızdan bir kare:

Sadece Amasra değil çevresi ve Amasra’ya gelen yolları da bu aylarda tariflemek çok kolay değil. Fotoğraflar sadece yeşil ve mavi’nin güzelliğini aktarırken, rüzgarı ve havanıın kokusunu aktaramıyor. Bu bölge’de sadece Amasra değil gezip görülecek çok yer var. Kumluca ve Kurucaşile tarafınden görülmeye değecek çok yer var.

2 YORUMLAR

  1. Aynı gün Amasra’ya varmışız. 2 araç Doğu Karadeniz yolundaydık. 3’ü gecesi kaldık, ertesi sabah erken devam ettik Sinop’a doğru, sahilden.

    Biz pek turistik kalmışız orada, zaten kalabalıktı festival-anma sebebiyle. Turistik olmayan rotaları Rize ve Artvin’de yaptık gerçi.

    Bilseydim mutlaka karşılaşıp, tanışmak isterdim Biblo ve yoldaşları ile..

  2. Yavuz Bey,
    Doğu Karadeniz yolculuğu çok keyifli olsa gerek. Eninde sonunda yollar kesişiyor. Kimi zaman yaylada, kimi zaman deniz kiyisinda..Karşılaşma ümidiyle..

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here