Pamukkale kuruyor, Kuşadası ve Bergama yanıyor

0
1518

Deniz’liye bunca zamandır fırsat olup zaman ayıramadık. Hep arada kalmasından sanırım çevresini de gezme fırsatımız hiç olmadı. Deniz’li de işimiz öncelikle toplantı zamanımızı Cuma gününe denk getirdik. Hafta sonu içinde kısa bir program yaptık. Havaalanı’nın çalışmadığını öğrenince araçla Perşembe öğleden sonra yola koyulduk.

Toplantı sonrasında ilk ziyaret noktamız Pamukkale oldu. Biblo kendisi gibi beyaz olan her şeyi seviyor. Suyu sıcak olması biraz yadırgadı ama travertenlerin üzerinde rahat rahat gezindi. Pamukkale’ye yukarıdan girince bazı yerlerde suyun verilmediğini gördük. Önce suyun azaldığını ve sorun olduğunu düşündük. Ancak bu işlem Pamukkale’nin rengini korumak için suyu farklı zamanlarda farklı noktalara veriyorlarmış..İşte Pamukkale’den karelerimiz…

Pamukkale’de travertenlerde gezinmenin zararını bilmiyorum ama yine de gezenler yüzünden havuzlarda çökeltiler sürekli ayaklanmakta. Belki de suyun bu şekilde kesilmesi çökeltilerin de iyice çökmesini sağlar. Dünya harikası bu yeri ve muhteşemliği herkes görmeli. UNESCO tarafından dünya mirası listesinde bulunuyor. 17 Sıcak su kaynağı tarafından beslenen Pamukkale görülmeye değer bir doğa olayı. Termal kaynaklar çevresinde mini Pamukkale’leri görmek mümkün ama Pamukkale oldukça büyük bir alanda ihtişamla duruyor. Diğer termal kaynaklar gibi Pamukkale’de fay hattından sızan termal sularla besleniyor. Bu yüzden aslında burası deprem bölgesi.

Pamukkale’nin tepesinde Hierapolis antik kenti bulunuyor. Depremlerde defalarca yıkılan şehir Pamukkale’nin etkileyiciliği sayesinde defalarca onarılmış. Hierapolis Hiristiyanlığın yayılmasında önemli olduğu düşünülür ve İncil de ‘de sözü geçer.

Pamukkale’de çektiğim pek çok fotoğraf hafıza kartı yüzünden çöpe gitti. Pamukkale’den sonra ertesi gün Kuşadasına doğru yola koyuluyoruz. Ege Bölgesi de yavaş yavaş otobanlarla kuşatılıyor. Kısa sürede Kuşadasına ulaşıyoruz. Kuşadasında denizden çıkarken yangın uçağını ve helikoperterini görüyoruz. Bunları görünce canım acıyor adeta..O sıcakta ufak bir ürperme yaşıyorum.

İşte o kareler:

Kuşadası nufüs yoğun olan bir bölge. Yazlıklardan dolayı kıyı şeridi beton yığını haline dönmüş. Yanlış yapısallaşma yüzünden betonsal kirlilik burada da mevcut. Bunu bütün Kuşadası için söylemek çok doğru değil elbette. Ancak benim gittiğim bölgedeki kıyı ve Kuşadası merkez bu şekilde. Kuşadası sahilini Biblo çok sevdi. İşte Elif ile birlikte bir kare:

Kuşadasında ayrılarak İstanbul’a doğru yola koyuluyoruz. Burada çizdiğimiz rotada Foça ve Bergama’ya uğramak istiyoruz. Foça yolunda bulunan Aliağa tam bir endüstriyel bir mekan doğruyor. Foça’ya giderken insanın ruhunu ve havasını bozuyor aslında…Sanki endüstriyel kirlikten geçip güzel bir mekan ulaşmak zor gibi geliyor. Ancak Foça ve koyları bize güzel manzaralar veriyor.

Foça minik ve sevimli bir mekan. Dinlenmek keyifli bir yere benziyor. Kısa sürede ne havasını nede çevreyi anlamak mümkün. Sadece görüp çıkıyoruz. Yinede Endüstriyel bölgenin etkisi halen aklımda. Sanki o kirlilik buralarada uzanacakmış etkisi var.

Buradan Bergama’ya gidiyoruz. Ancak Bergama’ya girdiğimiz uzaktan dumanları görüyoruz. Bergama Kale çevresi yanıyor. Bu yüzden yukarı çıkışlarda durdurulmuş durumda. Yine içimiz acıyarak izliyoruz. Bergama içinde bulunan Kızıl Avlu (Mısır Tanrılar Tapınağı) geziyoruz.

Bu kısa gezimizde yangınlar yüreğimizi dağladı. O yüzden çok keyifli söz edemiyorum bu gezimden. Üst üste bu kadar yangın görünce alevlerin yuttuğu güzellerin nasıl yerine konulacağını düşünmek yoruyor..Bergama’yı bir daha geleceğiz. O zaman Bergama’nın güzelliklerini göreceğiz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here