Bayramı Ereğli’de Anne ve Babam’la geçirmek üzere Arife günü yola çıktık. Klasik yolculuğumuzu TEM üzerinden Düzce-Akçakoca üzerinden Ereğli’ye vararak tamamladık. Biblo Ereğli’ye nereye geldiğimizi anlayınca heyecanlanarak yerinde duramaz hale geldi. Evin önüne geldiğimizde ise Biblo’nun heyecanlı hareketleri yine “Dur bi sn” dememe yol açtı. Duramıyorki yerinde.. Neyse eve girer girmez hoplayıp zıplamaya başladı hemen. Önce anneme sonra babama iki ayak üstünde kalkarak patilerini onlara uzattıktan sonra evde gezinmeye başladı.
İlk 2 günümüzü Ereğli’de geçirdik. Biblo ile günlük gezilerimizi Ereğli sahilinde yaptım. Hanımefendi halinden son derece memnun.
Cumartesi sabahı ise Ereğli’den İstanbul’a yolculuğumuz başladı. Dönüş yolumuzu bu sefer Akçakoca-Karasu üzerinde üzerinden yapmaya karar verdim. Amacımız merak ettiğimiz yerlere keşif gezisi niteliğinde gezmek. İlk durağımız Maden deresi sonra ise, Akgöl sonrada Taşkısı ve Poyrazlar gölü olarak belirledim.
İşte Ereğli dönüş haritamız.
İlk durağımız Maden Deresi. Herkes derenin güzelliğinden ve şelaleden söz ediyordu. Bizde gidip bir bakalım dedik. Ancak insan eli değen her yerde olduğu gibi burasıda kirli. Dere güzel ancak dere boyunca dere yatağına takılmış poşetler görüyoruz. Aslında çok fazla değil ama bir tane bile görmek beni rahatsız ediyor.
Burada zamanında Altın Maden işletmeciliği varmış. Sonra kapanmış. Sanırım altın bulamamışlar 🙂 Yolun sonundaki Alabalık Tesisine kadar gidiyoruz. Orada yaşlı bir amca ve torunları ile çevre hakkında bilgi alıyoruz. Amca sağolsun çok müsafirperver. Bize “Bir tatlı bir çay ikram edeyim” diyor. Ancak vaktimizin kısıtlı olduğunu anlatıyoruz. Şelaleyi görecektik ancak sudan dolayı geçemeyeceğimizi söylüyor. Amacımız zaten keşif olduğu için bizde zorlamayalım dedim ve geri dönerek Akgöl’e yöneldik. Tabi geri dönüşte Biblo derenin kenarına inip bir suyunu içti..
Köprüden geçerken bir Traktörün sudan geçişini işledik. Bir ara bizde bizim araçla deneyelim diye içimden geçirdim.
Sonrasında Karasu üzerinden Adapazarına dönüyoruz. Adapazarı yolu üzerinden Adatepe’ye dönünce yaklaşık 4-5 Km sonrasında Akgöl ile ilk buluşmamızı gerçekleştiyoruz. Yoldan biraz içeride kayıkları ve avcıları görünce yanlarına gittim. Köyden pek çok avcı buluşmuş gölde kuş avlamaya çalışıyorlar ve eğleniyorlar.
Biraz sohbet ettikten sonra göl çevresindeki yolları soruyorum. Bir yol var ama çamurlaşmış sarı kumun benim araca dahi izin vermez diyorlar. Bu yüzden tepeye çıkan yolu tarif ediyorlar. Neyseki tepe yolunu kolay buluyoruz ama yol oldukça çamurlu. Tam offroad’luk diyebilirim. Güzel bir mevki bulup orada gölü izliyorum. Biblo’yu bu çamurda elbette arabada bırakıyorum. Onun çok hoşuna gider biliyorum ama sonrası tam facia oluyor.
Elbette bu arada bir çayırlık bulup burada bir yarım saat kadar zaman geçiyoruz. Biblo olabildiğince her noktayı keşfetme peşinde. Yorulmuş olacak ki, bir ara öylece oturuyor ve çevresine bakıyor.
Akgöl’den tekrar Adatepe’ye geri dönmemek için Ferizli yolundan devam ediyoruz. Yol kenarından geçerken gördüğüm manzara öyle hoşuma gidiyorki, hemen kareliyorum. Yalnız at çayırda..
Sonrasında Poyrazlar geçip ilk durağımız Taşkısı gölü. Taşkısı’na gitmek için Poyrazlar gölünden geçmemiz gerekiyor. Bu sefer Milli park içinden değil, hemen kuzeyinden bulunan yoldan gidiyorum. Neyseki Taşkısı’na varıyoruz varmasına ama göl öyle çok içaçıcı değil. Üstelik her taraf Askeri bölge. Vakit kaybetmeyelim diyerek Poyrazlar’a geri dönüyoruz. Biblo iner inmez hemen yine koşturmaya başlıyor. Ancak onu İskele’de yakalayabildim.
Poyralar gölüne geldiğimizde göl güneşi kaybetmeye başlamıştı. Çok sevdiğim bu yerde Biblo ile yürürken Biblo yaramazlık yaparak bir büyük köpeği kovaladı. Garibim köpek Biblo önde ben arkada görünce kaçıverdi. Biblo’ya yapma dediysemde öyle mutluki, yaramazlık ve oyun peşinde olduğundan beni pekde dinlemedi.
Artık hava kararmaya başladığından bizimde yavaş yavaş gitme vaktimiz geldi. Son kez Poyrazlar Gölü’nü kareleyip yola çıkarak evimize geldik. Bir hafta sonuda burada sona erdi.