Gökova Körfezinde 6 gün rüzgarın efendisi olduk

0
1945

Keş Dağı’nın tozlu ve sıcak günlerinin ardından sadece denizde olacağımız bir tatile çıktık. Sevgili Ersin’nin fikrini attığı yelkenli gezi planımızı neredeyse tamamını Ersin’nin   koordinasyonu ile gerçekleştiriyoruz. Planımız Bodrum limandan ayrılmak ve Gökova körfezinde gezindikten 6 gün sonra tekrar Bodrum’a dönmek.

Bu eşşiz körfezi Nuray’la ikimiz çok geç keşfettik. İlk olarak 2008 yılında Datça’dan sonra bu dantel gibi koyları keşfetmiş ve bazı bakir koylarda yüzmüştük. Hatta ilk defa bir vatozla yüzme şansını yakalamıştık. İşte o gezimiz. http://gezginkopek.com/?p=92

Ekibimiz Biblo ile birlikte 6 kişi: Biblo, Ersin, Emre, Ali, Nuray ve ben. Cuma akşam gece yarısı yola çıkıyoruz. Ersin’le yolu paylaşarak Bodrum’a çok da yorulmadan varıyoruz. Hepimiz  kiraladığımız 43 feetlik tekneyi merak ediyoruz. 2001 yapımı Beneteau’yu Ersin yolda neredeyse tüm detaylarıyla anlattı. Biblo, Benim ve Nuray’ın ilk  yelkenli tatili olacak. Ersin ve Ali kaptanlarımız. Bizler ise tayfa ve öğrenci modundayız.

Alışverişleri yapıp yola çıkmak çok da kolay olmuyor. Kontrolleri ve check-list’i tamamlayıp yola çıkmamız saat 15:00’i buluyor. İşte yola çıkıyoruz:

Teknemiz:

İlk durağımız Orak Adası. Orak adasında demirliyoruz ve geceyi burada geçiyoruz. Biblo’nun karaya çıkmaya ihtiyacını ben gidereceğim. Ilk gece denemesinde yüzerek beraber kıyıya çıkıyoruz. Ancak kıyıya yaklaştığımızda Biblo kayalarda zorlanıyor. Oldukça iyi yüzen Biblo denizden çok da hoşlanmıyor.. Bu yüzden daha konforlu olması amacıyla Biblo’nun Gemisi adını verdiğimiz altı yarı kapalı simit’ine bindiriyoruz. Orak adasında ve Biblo’nun gemisinden manzaralar.

Kahvaltıdan sonra yola çıkıyoruz. Bugün Ersin bize rüzgarın hükmederek yelkenli ile yol almayı öğretecek. İlk olarak Nuray dümene geçiyor. Sonra sırayla hepimiz..

Çökertme koyuna gelmeden önceki koyda durup demirliyoruz. Bu arada demir alma, koltuk alma işlerini öğreniyoruz bu arada. Durduğumuz bu koyMazıKöy’ün koyu. Tenha ve güzel bir koy. Burada yüzerek eğleniyor ve karnımızı doyuyoruz. Bodrum’un dantel gibi koyları ve berrak denizinde ilerliyoruz.

Bundan sonraki durağımız Akbük Koyu. Akbük koyu’na giderken duvar gibi inen dağlar denizin derinliklerine doğru ilerliyor. Burada derinlik oldukça fazla. Büyük bir keyifle ilerliyoruz.

Akbük Limanı, Akbük burnunun arkasında kalıyor. Denizde doğru gelirlen bu kadar derin bir koyun farkında olmuyorsunuz. Koya doğru yol aldığımız oldukça büyük bir koy olduğuna farkına varıyoruz. Ancak kötü havalar için bu koy demirlemek için de çok iyi değilmiş. Dip kumlu olunca demir de çok iyi tutmuyormuş. Ama koy bir harika. Akbük kafa dinlemek için gelinebilecek güzel yerlerden biri. Sadece bir iki küçük pansiyon var. Umarım böylede kalır..

Akbük Limanın’da hemen iskelenin yanında bir tane restaurant var. Enfes bir balık ziyafetinden çekip Akbük limanının keyfini çıkartıyoruz.

Akbük’ten ayrılıyor ve Sedir adasına doğru yol alıyoruz. Sedir adasında demirleyip orada gecelemeyi planlıyoruz. Akbük’ten Sedir adasına geçiş için Gökova körfesinde bir kıyıdan bir kıyıya geçmemiz gerekiyor. Bu geçişte bir yelkencilik yöntemi daha olan Tramola’yı öğreniyoruz. Dalgalar ve rüzgar son derece eğlenceli bir yolculuk yapıyor ve ekip olarak pek çok defa tramola yapıyoruz. Tramola nedir? Bunu da kısaca anlatayım. Akbük’den tam karşı kıyı olan Sedir adasına geçişde rüzgar ters yöntem esiyor. Bu yüzden rüzgara karşı yol alabilmek için zikzaklar yapmarak yelkenimizi doldurarak yol alıyoruz. Bunun içinde dik bir rota çizemiyor ve arada sırada 90 derecelik açılarda dönüşler yapıyor ve bu şekilde yol alıyoruz. Bakınız: http://www.yelkenokulu.com/tramolanedir.html

yolculuk öyle keyifli geçiyorki… Emre ile Ali neşe kaynağımız. Bir rahat durmuyorlar. Emre arkeolog, Ali ise Türkiye’nin eski mağaracılarında. Bizi mağaracılığı sevdiren kişi. Ersin benim beş yaşından beri arkadaşım, dostum. Hepsi ile inanılmaz keyifli dakikalar geçiyoruz. Birbirimize kızdığımız, hatta bağırdığımız zamanlar da oluyor.. Ama hepimiz biliyoruz birbirimiz..Gündüz bol bol deniz ile güneşi batıyoruz, geceleri ise keyifli ve sakin sohbetlerle ayı batıyoruz. Bu yolculukta görev paylaşımız da fena değildi. Ben ağırlık mutfakta, baş yardımcım çoğu zaman Emre ve Ali, geminin kaptanı ise Ersin..Nuray ise ortalıkta her işe koşturdu. Sanırım tek çalışmayan Biblo oldu 🙂

Sedir adasına vardığımızda akşam üstüydü. Koltuğu yine Emre alıyor..Emre ile ben koltuk almada ustalaştık diyebilirim. Sedir adasından kareler:

Kleopatra plajı:

Antik tiyatro:

Yürürken gördüğümüz fosil etkileyici güzellikte:

Su altından kareler:

Her demir aldığımız yerden ayrılmak çok da kolay olmuyor. Henüz keşfemeden, doyamadan ayrılıyoruz limanlardan..Gökova körfezine defalarca geleceğiz..Bu sadece keşif turu..

Geceyi Sedir adasında geçiriyoruz. Her sabah kalktımızda kalkar kalmaz denize giriyoruz. Bu şekilde ayılıyoruz. Öyle keyifli ki.. Nasıl anlatılır bilemiyorum.. Kalkıp hemen Ege’nin berrak sularına kendini bırakmanın ilk o suya girdiğimdeki hissi anlatmak çok da kolay değil. Her sabah kahvaltımızı büyük bir özenle hazırlıyoruz.

Sedir adasından ayrılıp İngiliz Koyu’na doğru yol alıyoruz. Sedir adasından ayrılıp Karaca Burnu’nu dönüyoruz. Gün boyu denizde yol alıyoruz. Bu sefer neredeyse kuruduk…İngiliz limanında bir dolaştıktan sonra yer bulmakta zorlanıyoruz. Uygun bir yer bulduktan sonra geceyi burada geçirmiye karar veriyoruz. İngiliz Limanı, Demirğen Bükü olarak da anılıyor. İngiliz Limanının denizi çok da güzel değil. Deniz berrak değil. Bunun sebebi ise akarsularla beslenen koyun dibinin balçık olmasından kaynaklanıyor. Deniz içinde görüş mesafesi en fazla iki metre civarında. Dantel gibi kıyıları olan bu koy yelken ve yatlar için oldukça korunaklı bir bölge oluşturuyor.

İngiliz Limanından karelerimiz:

Her koyda sabah ve akşam olmak üzere Biblo’yu karaya çıkardım. Çünkü Biblo ihtiyaçlarını ancak karada giderebiliyor. En zorlandığım yerlerden biri İngiliz Limanı oldu. Çünkü İngiliz Limanında demir attığımız yerde neredeyse 40-50 cm’lik derinlikte , genişliği ise 3-4 metreyi olan bir kıyı bulabildim. Biblo’nun gemisi ile kıyıya çıkardım ama Biblo burayı beğenmedi.. Kıyı dik ve yukarı çıkmanın imkanı yok. Neyseki Biblo durumu anlayarak anlayışla karşıladı.

İngiliz Limanın’dan ayrılıp sıradaki koylara uğrayarak Yedi adalara doğru yol alacağız. İngiliz Limanından sonra ilk durağımız Kargılıbük. Kargılıkbük’ü dibine kadar gidiyroz ancak demirleyecek uygun bir yer bulamayınca liman girişine yakın bir yerde demirliyoruz. Denize giriyoruz ancak görüş kısmen iyide olsa dip çamurlu olduğundan görüş çok da net değil. Ama burada gördüğüm mor kestane dikenleri kabukları oldukça etkileyici.. Halen unutamıyorum. Kargılıkbük’ten kareler:

Bundan sonraki durağımız Tuzla koyu.Tuzla koyu’nun çok dibine girmeden güney kıyısında bulunan koyda kısaca duruyoruz. Yedi adalara doğru yol alacağız. Bugün hava biraz patlak. 31 knot rüzgar ve 6 bofor hava görünüyor. Koyun burnunu aşmamız gerekiyor. Tuzla koyu’nu geçinceye kadar her şey normaldi. Ancak biraz açılıp Koyun burnuna yaklaştığımızda rüzgarın etkisini görmeye başladık. Ali dümene geçerek dalgalara karşı gelmeye başladı. Zaman zaman dalgaların arasına girdiğimiz kıyıyı göremez hale geliyorduk. Bazende yelkenlinin burnundan aşan dalgalar bizleri ıslatıyordu..Dalgalarla bu keyifli mücadelemiz yaklaşık 2 saat kadar sürdü. Biblo bunlardan ne kadar etkilendi bilmiyorum ama merakla bizleri izleyip Nuray’ın yanında ayrılmadı.

Buradaki en maceralı anımız botun iplerinden kurtulması oldu. Bir yandan dalgalarda ıslandık bir yandan da botu güvenceye aldık. Bu noktada Ali’nin kaptanlığına teşekkür ettik.

Zaman zaman Ersin’nin yönlendirmesi ile dümeni Ali idare etti:

Hava kötü olunca yedi adaları da bas geçip doğrudan Amazon koy’una doğru yol aldık. Dalgaların verdiği adrenalin oldukça güzeldi.

Amazon’a 2008 yazında Nuray’la gelmiş burada konaklamıştık. Yemeklerinin çok güzel olduğu aklımda kalmıştı. Bördübet limanında yer alan bu koy güzel kareler veriyor ama denizi çok da berrak değil. Koyun dibindeki akarsu dibi çamurladığı için deniz bu koyda bulanık. Ama mutlaka karaya çıkmalı ve Amazon’da bir kahvaltı veya yemek yemelisiniz. 2 sene aradan sonra  Amazon’dan kareler:

Teknemiz ve Amazon koyu:

Amazon’dan ayrılarak Gökova körfezine batı’ya doğru ilerliyoruz. Küçük çatı ve büyük çatı koylarına uğruyoruz. Küçük çatı koyunda Biblo ile beraber kıyıya çıkıyoruz. Kıyıda yol alınca ileri de birilerini görüyoruz. Biblo dikkat kesiliyor ve havlamaya başlıyor. Biblo’yu tutup ilerlemeye devam ediyorum. Karşıma bir kadın ve küçük kızı ve köpekleri çıkıyor. Etraf dağınık. Keçiler bağlı.. Arkada derme çatma bir barınak var.. Öncelikle “Merhaba” diyorum. “Merhaba” diye cılız bir yanıt alıyorum..”Burada mı yaşıyorsunuz ?” diye soruyorum. Bir yandan ortama göz atıyorum. Kadın yemek için bir şeylerle uğraşıyor. Solundaki ateşte yavaş yavaş tütüyor. Kadın’dan ilk gelen cevap “Onu bana bıraksana” oluyor..Biblo’yu kast ettiğini anlıyorum. Sonra biraz sohbet ediyoruz. Yazları burada yaşadıklarını söylüyorlar. Sonrasında Biblo kucağımda oraan ayrılıyor ve Biblo ile yüzerek tekneye dönüyoruz.

Sonrasında zaman zaman denize girerek serinliyor, dantel gibi kıyılarda yüzüyoruz. Bir ara Biblo ile yüzerken Biblo tepeme çıkıyor. “Başımın üstünde yerin var” demiştim ama sanırım yanlış anladı.. Yorulunca sırtıma çıktı ve denizde gezintisini bu şekilde tamamladı.

Gökova’nın Güney Batısında yer alan koylarda yoğun sinek saldırısına uğradık. Kara sinekler bazı yerlerden dayanılmaz olduğundan bulunduğumuz yeri terk etmek zorunda kaldık. Sinek kovucu spreylerin fayda etmediği kara sineklerle mücadele etmek neredeyse imkansız. İnanılmaz ısırıyor ve can yakıyorlar.

Biblo’dan kareler:

Son günümüzde hava son derece durgun. Neredeyse hiç rüzgar yok. Şansızlık.. Yelken açsakta fayda olmuyor. Motorlar yolumuza devam ediyoruz. 6 gün hızla geçiyor, güzel anılarımızla hayatımızda güzel bir iz bırakıyoruz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here