Karadeniz’de Sonbahar : Arıt Ormanları

3
2016

ann_0327

Batı Karadeniz ağırlıklı olarak Amasra ile ünlendi. Akçakoca son yıllarda İstanbul’a yakınlığından dolayı epey bir turist aldı. Kdz.Ereğli ise adını Çilek şenliği ile duyurdu. Batı Karadeniz son yıllarda turizm anlamında yükselişte diyebiliriz. Ancak Batı Karadeniz’in güzellikleri bunlarla sınırlı değil. Bugün henüz çok da keşfedilmemiş pek çok güzelliği içeriyor .

Biz ise her zamanki gibi daha sakin ve farklı bir noktadayız. Bu sefer Bartın-Arıt bölgesindeyiz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayram’ını firsat bilip İnkumu’na yol alıyoruz. Konaklama için İnkumu tercih etmemimizin sebebi Arıt ve çevresinde konaklama için uygun bir yer bulamamız. Bu yüzden de gideceğimiz noktaya en yakın ve keyifli noktayı buluyoruz.

Gezi Künyemiz
Uzaklık:
İstanbul 460 KM
Seyahat : Safranbolu’da keyifli bir yemekle birlikte 6 saat
Konaklama Yeri: Sunset Otel/İnkum
Keşif Bölgesi : Çöpbey – Arıt

Yol oldukça rahat geçiyor. İstanbul’a yaklaşık 460 KM uzaklıkta. Yaklaşık Altı saatte hız yapmadan, yolda yemeğimizi yiyerek geldik. İnkumu geniş sahili olan Batı Karadeniz’in popüler sahillerindendir. Özellikle yaz aylarında Bartın halkının adeta buraya taşındığı söylenir.

Geceleyin vardığımız otele Murat,Emine ve Çağan çoktan yerleşmişler. Biblo ise geç ve karanlık olmasına rağmen çevreyi kolaçan etmekle meşgul. Ertesi gün, planlayıp herkes yatıyor. Yarın güzel keşifler bizi bekliyor..

Yine hepimizden önce Biblo kalkıyor.. Biblo’nun sayesinde Saat 08:00’de kahvaltıya hazır duruma geliyoruz.  Hava yağışlı. Bu havada keşif çok kolay olmayacak. Kahvaltı sonrasında Arıt’a doğru yol alıyoruz. Arıt’ı geçip Gürdek Kayasının hemen yanında bulunan Ören Köyü’ne gidiyoruz.

Gürdek Kayalıkları:

Gürdek Kayalıkları-1

Yağışlı hava nedeniyle köyden bize rehberlik yapacak birisini bulamıyoruz. Aslında çok da haksız değiller hani.. Bu yağmurda ormana girildiğinde sırılsıklam çıkmamak mümkün değil. Bu yüzden Çöpbey’deki diğer ihbara doğru gidiyoruz. Yolda muhtarla karşılaşıyoruz. Bize oldukça yardımcı olup Adem Abi’yi ayarlıyorlar.  Çöpbey’de araçlarımızı park edip yolu yaya olarak ilerleyeceğiz.  Araç yanında hazırlıklarımızı yapıyoruz. Hazırlık derken şunları yapıyoruz: Öncelikle sarı çizmelermizi ve kasklarımızı ayarlıyoruz. Yürüyüşün süresi ve zorluğuna göre yanımıza alacağımız eşyaları belirliyor ve mümkün mertebe az eşya yanımıza almaya çalışıyoruz. Kafa lambaları, yedek piller, su, yiyecek, ilk yardım çantası gibi olmazsa olmazları alıyoruz. Bunların pek çok is çantalarımızda daima hazırda bulunan malzemeler. Yürüyeceğimiz mesafe ise 8.5 KM gidiş. Gidiş dönüşle 17 KM. Normalde 17 KM zorlayıcı bir mesafe değil ancak yol oldukça çamur ve yağmur yağmakta. Karda yürüyüşten daha zor. Çünkü her adımımızda adımı atmak değil, çamura saplanan ayağımızı çekerek kurtarmak için güç harcıyoruz.

Sarı çizmelerimiz yürüdüğümüz yolda büyük yardımcı ama tamamen çamur olmamızı yine de engellemiyor. Yol aslında daha önceden su hattı ve orman için açılmış durumda. Ancak arazi araçlarıyla bile kısa bir mesafesi alınabilecek durumda.

Yürüyüşte sohbette keyifli. Adem abi Zonguldak’da yıllar boyu madencilik yapmış. Sonra emekli olup memlekti olan Arıt-Çöpbey’e geri dönmüş. Madenci olduğundan kullandığımız araç gereçleri tanıyor. Ne kafa feneri ne de kask onun için yabancıydı. Mağara ise ilgisini çekiyor. Madende çalışmanın tecrübesiyle konuşuyoruz. Yol boyunca devam eden sohbetimize sonbahar eşlik ediyor… Sonbahar’ın tüm renklerinin görmekten öte içinde yürüyoruz. Kimi zaman durup kısa da olsa seyretmeye fırsat buluyorum. İşte o anlarda da bu güzel manzaraları karelemeye çalışıyorum. Ancak yolumuz uzun ve hava kararmadan mağarayı bulmak istiyoruz. Gürgen ve kayın ormanı içinde ilerlerken tarihi bir yapı gözümüze çarpıyor. Ormanın ortasında Roma veya Bizans yapısına benzeyen kalıntı öylece duruyor. Duvarın üzerindeki motiflerden sadece Roma veya Bizans yorumunu yapıyoruz. Hiristiyanlığın yasak olduğu zamanlarda yapılmış gizli tapınaklardan olabilir yorumu yaparak yolumuza devam ediyoruz.

Yürüyüş yolumuzdan manzaralar:

ann_0307

ann_0330

ann_0331

Yaklaşık 3 saatlik yürüyüş sonrasında mağaraya ulaşıyoruz. Mağara girişindeki sular yağmurdan dolayı yükselmişi durumda. Murat Eğrikavuk bir deneme yaparak suda ilerlemeye çalışıyor ancak suyun derinleşmesi yüzünden geri dönmek zorunda kalıyor. En azında mağara yolu GPS kaydı ve konumu belirleniyor ve yazın girilmek üzere geri dönüyoruz. Mağara girişi ve kayalar üzerindeki yosunlaşma ise gözümüzü okşuyor. Geri dönüşümüzü karanlıkta gerçekleştiriyoruz. 6 saat 5 dakika sonra araçlarımızın yanına geliyoruz. Döndüğümüzde muhtar, Orman memuru Mehmet bizleri bekliyorlardı. Gecenin karanlığı çökünce endişe etmişler. Hatta arazi araçıyla bizi aramaya kalkışmışlar ancak yol buna izin vermemiş. Hatta aracı traktörle kurtarmışlar. Onları bu endişeye sürükleyen geçen hafta bir ayının bir kadına saldırıp öldürmesi olmuş. Biz bırakın ayıyı görmeyi uzaktan bile yabani herhangibir görmemekten yakınıyoruz. Yabani hayvanların bize yaklaşmamaları için orman içinde yürürken olabildiğince yüksek sesle konuşarak yürümeye bakıyoruz.

ann_0366

Çamur içinde elbiselerimizi değiştirip otelimize geldiğimizde talihsiz bir haber alarak ertesi sabah İstanbul’a dönme kararı aldık. Kısa sürede dönmek zorunda kalsakda sonbaharın renklerini doyduğumuz bu gezi de oldukça keyifli geçti.

3 YORUMLAR

  1. Arıt’ın cok güzel resimlerini çekmişsinzi. Kuş kayasına çıkabilseydeniz daha güzel fotoğraflar çekebilirdiniz. Fotoğraflarınız çok güzel çıkmış..

  2. Hakan Bey,
    Kuşkaya’sına Yukarıdere tarafından çıktık. O bölgede dediğiniz gibi oldukça güzel manzaralara sahip. Aslında o bölge her mevsim güzel manzaraları sunuyor.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here