Bahar başladı neredeyse bitiyor..Bu seneki ilkbahardaki gezi listemizde Göreme en başta geliyor. Sıcaklarda burada olmak istemeyiz. Kızgın güneşin kavuru ışınları altında gezmek çok zor olacağı için ilkbaharı tercih ediyoruz. Nisan’nın ikinci hafta sonunu Göreme’ye ayırıyoruz.
Bu bölge volkanik tüflerden oluşuyor. Tüf volkanların püskürmesiyle oluşan kül ve irili ufaklı parçaların üstüste gelmesiyle oluşmuştur. Küllerin yağmur ve diğer doğal etkenlerle sertleşmesiyle tüf oluşmuş. Bu bölgedeki tüf volkanik Hasan Dağı, Erciyes ve Göllüdağ’dan oluşmuştur. Bu dediklerimizin tamamı 60 milyon yıl öncesi.. Tüf’ün yumuşak yapısı ve kolay şekil alması insanoğlu’nun da ilgisini çekmiş. Ilk insan eli ise yaklaşık 9-10 bin yıl önce. Yakın tarihte ise Budistlerden kaçan Hiristiyanlar tarafıdan kullanılmış. Kolay oyulan kayalar binlerce yıl barınma yeri olarak kullanılmış. Bugün ise hal ağzıyla “Peri Bacaları” olarak anılmakta.
Çok geniş bölge tüfle kaplı olsada Nevşehir, Ürgüp, Kapadokya bölgesi oluşumları ve yerleşimleriyle ilgi çekmektedir. Gezi Künyemiz:
Tarih: 04.Nisan.2011
Uzaklık (İstanbul-Nevşehir) : 730 KM
Konaklama: Göreme
Göreme’ye gelip de mağara otel’de kalmamak olmaz. Zaten pek çok otel kaya içine oyulmuş otellerden oluşuyor. Tüfe oyulmuş oteller külünk adı verilen kazma benzeri aletle oyuluyor. Bugün Taş ustasının hüneri son şeklini alan mağara ev ve oteller aslında modern delici ve kırıcı aletlerle şeklini alıyor. Sonra taş ustası tavan ve yeri külünkle düzeltiyor.
Cuma gece yarısı vardığımız otel bir mağara otel. Göreme’de bulunan otel külünkle oyularak yapılmış.Kaldığımız otel Village House Cave Otel..Aile işletmesi olan otelin sahipleri doğma büyüme Göreme’li. Otel’e erişim için: http://www.villagecavehouse.com
Otelimizden kareler:
Onca yolun arkasında kaldığımız bu tüf oda tüm yorgunluğumuzu alıyor. Sabah erkenden kalkıp kahvaltı sonrasında yola koyuluyoruz. Göreme Milli Parkını gezeceğiz.
Göreme Milli Parkın’dan kareler:
Haberleşmede sıkça kullanılan güvercin evleri:
Biblo serin kaya evleri sevdi. Zaman zaman içeri de girip oturdu ve çıkartmak için iknamız gerekti:
Zaman zaman yorulup kucakta seyehat etti. Bu zamanlarda bile pek çok turistten daha meraklı halde çevreyi izledi. Uzun uzun baktığı, incelediği yerler oldu. Sanki buralarda neler yaşandığını hisseder gibi. Elbette öyle değil ama bizdeki merak farklı şekilde onda da var…
Göreme Milli parkı görülesi ve saatlerce kalısı bir yer. Her tarihi hem de jeolojisi açısından inanılmaz görseller sunuyor. Milli Park girişinde uygun bir ücretle kulaklıklı rehber alarak sesli olarak tanıtımları dinleyebilirsiniz. Roma İmparatorlu’ğunun izlerini pek çok yerde görmek mümkün.
Milli Park’tan ayrılıp Aynalı Kilise’ye doğru gidiyoruz.
Dar geçitten bir üst kata çıktığımızda güvercinlikleri görüyoruz. Haberleşme de bu kadar çok kullanıldıklarını inanmak çok kolay değil.
Biblo aşağıya dikkatlice bakıyor:
Aşağı kata ini başka bir dar geçitten korunaklı odaları görüyoruz. Bu odaların girişlerinde odaya girişi engelleyecek büyük kaya diskleri görmek mümkün. Buu kaya disk kapılar içeri girdikten sonra kapanıyor. Bundan sonrasında içeri girmek neredeyse imkansız hale geliyor.
Aşağıda indiğimizde şarap havuzlarını ve bal beteği yuvalarını görüyoruz. Bal kovanları oldukça enteresan. Bugün halen bal üretiminde kullanılıyor. İşte bal kovanlarından görüntüler:
Sonrasında Ürgüp’e doğru yol alıyoruz. Yolumuz üzerindeki peri bacaları görülmeye değer.
Ürgüp’e gidip karnımızı doyurup yolumuza devam ediyoruz. Ürgüp’den kareler:
Ürgüp’e terk edip Derbent Vadisine doğru ilerliyoruz. Bu bölgede vadi çok. Tüf yapıda kolaylıkla yağmur tarafından açılan yollar vadileri meydana getirmiş. Zaten yumuşak dokuya sahip yapıyı yağmur ve rüzgar kolaylıkla aşındırarak bugünkü vadileri oluşturmuş. Bugün gördüğümüz yer yüzü şekilleri halen oluşumunu devam ettirmekte.
Derbent vadisinen kareler:
Güvenlik amaçlı tepelere kurulmuş kaya evlerine tırmanış basamakları halen görülebiliyor:
Yolumuz üzerindeki deve şekilli tüf kayası:
Vadide ilerledikçe tüf katmanlarını gözle görmek çok daha kolaylaşıyor.
Vadinin güzelliğinde mola veriyoruz. Çevreyi seyrediyor ve dinliyoruz:
Sonraki durağımız Paşabağı. En üst tabakada yer alan daha sert tabaka rahatlıkla görülebilmektedir.
İki tabakanın ayrıldığı noktalar belirgin şekilde ortada. Milyonlarca yıl farkla meydana gelen bu tabakalar peri bacalarının bugünkü görümüne yol açmış.
Bu iki tabakanın birleşim yerini merak ediyor ve iki tabakanın birleşim yerine doğru tırmanıyoruz.
Vadinin ortası son derece kalabalık. Bu yüzden buradan hızla uzaklaşıyoruz. Çünkü hızla herkesin ilgisi Biblo’ya dönüyor. Sonucunda da Biblo sıkılıyor.
Vadinin diğer yakasına doğru tırmanıyoruz. Burası oldukça açık renkli.Biblo’yu bile zaman zaman görmek zorlaşıyor:
Buradan ayrılarak Kızılırmak kıyısında yer alan Avanos’u ziyaret ediyoruz. Avanos hemen Kızılırmak kıyısında yer alıyor. Avanos Kızılırmak’ın çamuruyla yapılan çanak çömlekleriyle meşhur. Kırmızı çamura şekil vermek konusunda ustalaşan yörede pek çok atölye bulunuyor. Bizde bir tanesini ziyaret ediyoruz.
Çömlek imalathanelerini rahatlıkla gezebilir, nasıl yapıldığını görebilirsiniz. Hatta kendinize yapmayı deneyebilirsiniz. Buradan çanak çömlek almadan gitmeyin. Kızılırmak’ın kızıl toprağına şekil veren halen bu atölyelerden birer hatırayı yanında götürün. Dilerseniz bu hatıranın yanında mutfağınıza lezzetli yemekler pişerecek güveç, tava ve benzeri eşyalar alabilirsiniz. Her ne alırsanız alın burada basma kalıp ve birbirinin aynısı hiç bir şey yok. Çünkü hepsi el yapımı.
Kızılırmak kenarında kurulmuş Avanos halen eski tarzını gösteriyor.
Kızılırmak geniş geniş akıyor.
Avanos’da ne yenir derseniz mutlaka testi kebabını deneyin.
Dönüş yolumuz üzerinde Çavuşin’e uğruyor ve eşsiz bu çoğrafyayı bir de buradan izliyoruz. Biblo’da bizimle manzaraları izliyor. Çoğu yerde uzun uzun seyirler yapıp manzaraya doymaya ve sindirmeye çalışıyoruz. Hareket halinde gözler iyi görmez. Oturup bir şeylere uzun uzun bakarsanız ayrıntıları yakalıyorsunuz. O yüzden aynı manzarayı dakikalarca kimi zamanda saatlerce seyrederek oranın nasıl bir yer olduğunu anlamak mümkün. Çünkü güzelliklerle detaylarda gizli.. Bu bile yetersiz…
Aşağıdaki fotoğrafda görülen odalar içindeki oyuklar güvercinlikler.
Hava karardığında manzarayı halen izlemeye devam ediyoruz. Biblo yorgun ama meraklı halde çevreye bakmaya devam ediyor.
Fotoğraf çekmelerimizi sabırla bekleyen Biblo bu arada çevreyi gezinmeye karar veriyor. Bizde karelemeye devam ediyoruz:
Akşamleyin Ürgüp merkeze inip testi kebabını deniyoruz. Ürgüp çarşı merkezi oldukça ufak ama eğlenceli. Günü yorgunluğunu otelimizde atıyoruz. Ertesi gün hem Ihlara Vadisi hem de dönüş yolculuğu var. Bu yüzden iyi dinlenmeye bakıyoruz.
Ürgüp ve çevresindeki vadilerin hepsini birbir yürümeli, bisiklet beceriniz varsa bisikletle dolaşmalısınız. En önemlisi ise İlkbaharın yeşili ve Ürgüp serin bir ortamda gezmek için bu mevsimde gelmeli. Ürgüpden diğer karelerimiz:
Ertesi gün kahvaltımızı yaptıktan sonra yeraltı şehirlerine doğru yol alıyoruz. Biblo’yu karakol’un önünde gölgeye bıraktıktan sonra yerlatı şehirine doğru ilerliyoruz. Derinkuyu buranın en bilinen yeraltı şehirlerinden. Mağara tecrübemiz gereği hem kafa fenerleri hem de kasklarımızla yeraltı şehrine iniyoruz.
Yeraltı şehirleri inanılmaz sığınak olmuşlar. Sürgü kapılarla korunan odalara girmek neredeyse imkansız hale getirilmiş. Bacalarla temiz hava girişi sağlanmış. İnsan oğlunun bunları yapay olarak yaptığını inanmak çok da kolay olmuyor.
Ardından Ihlaraya vadisine doğru yol alıyoruz.