Yazı terk edip, sonbahara girdiğimizde doğanın son renk çoşkusunu bize yaşatmasına tanık oluruz. Dağlar kızıla, sarıya ve son yeşille boyanır. Yapraklar toprağı görünmez yapıp, ayaklarımızın altına sarı yapraklarını sererler. Yedigöller bu manzaraların en iyi gözlemlendiği yerlerden biri. Ağaçların yeşil yaprakları sarıya kırmızıya dönüşmesi ve bu renklerin o berrak yedi göllerinden yansımasını seyretmek ayrı bir keyif veriyor. Doğa sanki yaza veda partisi vererek kışı karşılıyor.
Aslında Ekim başında düşündüğüm geciken bu ziyareti 2 Kasım Cumartesi günü gerçekleştiriyoruz. Cumartesi sabah Ersin geldiğinde aracı Biblo ile neredeyse yüklemeyi tamamlamıştık. Ne kadar erken çıkalım istesekde İstanbul’un Cumartesi sabah trafiği buna çok da izin vermiyor. Yolumuz üstünde sağlam bir kahvaltı yaptıktan sonra yolumuza devam ediyoruz.
Yedigöller yedi tane gölden oluşuyor. Ancak Kurugöl bu mevsimde adı üstünde kurumuş oluyor. Bu yüzden gittiğimizde sadece 6 göl görebildik. Nazlıgöl en berrak göl iken, Büyükgöl ve Deringöl en kalabalık yer. Tüm kamp alanları bu iki göl çevresinde toplanmış durumda. Eğer Mengen yönünden geliyorsanız giriş kapısının hemen yanındaki Seringöl sizi karşılıyor. Seringöl en aşağıda kalan 768 metre rakımda bulunuyor. En yukarıda ise 866 metrede rakımdaki İncegöl ve Sazlıgöl bulunuyor. Sazlıgöl’ün ilk bakışta bataklık hissi uyandırıyor ancak bu gölde diğer göller gibi oldukça berrak ancak üstü bir tür tatlısu bitkisi ile kaplandığı için göl’ün suyunun berraklığı görünmüyor. Gölleri Kuzey Bolu girişinden itibaren sıralarsak Sazlıgöl, İncegöl, Nazlıgöl, Kurugöl Deringöl, Büyükgöl ve Seringöl. Göllerin oluşumu ise vadilerin önünün heyelan sonucunda kapanması ile oluşmuşlar.
Yedigöller krokisi:
Yedigöller’in Uydu fotoğrafı :
Yedigöller Mengen ve Bolu tarafından gidiş ve dönüşümüzün GPS iz kaydı:
Yedigöllere İstanbul yönünden geliniyorsa Bolu tarafından gidilmesi yolu kısaltacaktır. Ankara yönünden gelenler ise Zonguldak-Mengen ayrımından içeri girip, Mengen’i geçtikten sonra soldaki Yedigöller levhasından içeri girmeliler.
Yedigöller’e her türlü araç yol kuru olduğu sürece gidebilir. Yedigöller’e her iki yoldan da asfaltı terk ettikten sonra yaklaşık 40 KM stabilize yoldan devam ediliyor. Eğer kışın karda gideceğim derseniz bu durumda Mengen yolu tercih edilmelidir. Çünkü Bolu tarafındaki yolda 1711 metre yüksekliğe kadar çıkıyorsunuz ve sonra Yedigöller’e iniyorsunuz. Kar düştükten sonra bu yolun açılmadığı sürece geçit vermesi zor görünüyor. Mengen tarafından geliş yolunda ise Mengen ayrımından 693 metre rakımdan 768 metre rakıma oldukça hafif bir meyilli tırmanış söz konusu.
Mengen yolundan giderken biraz soluklanmak ve Biblo’nun ihtiyaçları için mola veriyoruz. Yolculuğumuzu ise bizim dağ keçisi Suzuki ile yapıyoruz.
Orman içinde zaman zaman ağaç tünellerin içinde, zaman zaman bize eşlik eden dere ile yolculuk yapıyoruz. Hava kararmadan çadırımızı kurabilmek için yolda durmadan Yedigöllere yol alıyoruz.
Yedigöllere geldiğimizde hava kararmasına az kalmıştı. Yedigöllere girince gözlerimize inanamadık. Ben sakinliği seven ben yüzlerce insanla karşılaştım. Ersinle şaşkın bakışlarımız arasında Büyükgöl ve Deringöl çevresinde neredeyse çadır kurucak alan kalmamışlığı izleyerek hemen yukarı yöneldik. Nazlıgöl karşımıza çıktığında da kampımızı buraya atmaya karar verdik. Karanlık çökmeden önce çadırımızı kurup, kamp konumumuzu aldık. Yedigöllerde doğal olarak ateş yakmak yasak. Sadece Orman Bakanlığı tarafından yapılan ocaklar dışında ateş yakılamıyor. Hava kararmadan çevreden ve ormandan düşmüş, kurumuş dallar bularak ateş malzememizi hazırladık.
Biblo bu arada kendi kendine biraz gezindikten sonra güneş ışığının yavaş yavaş kaybolması ile yanımızdan ayrılmamaya başladı. Güneşin terk edip, karanlık bastırdığında tatlı bir serinlik sarmaya başladı. Ersin her zaman gibi bir mangallık birde ısınmalık iki ateşi de kısa sürede alevlendirdi. Ben ise bu arada sucuklarımızı hazırlayarak, pişirilmeye hazır konuma getirdik. Sohbet, karın doyurma derken vakit hızla geçti. Yatmadan önce geleneksek olarak yıldızlarımızı izlemek ve ormanın sessizliği içinde kaybolmak için Nazlıgöl’den yukarı doğru ağaçlar arasına doğru karanlıkta yürüdük. Orman içinde yolumuza çıkan dere kenarında bir süre yıldızları derenin şırıltısı eşliğiyle alaca karanlık içinde izledik.
Sabah olduğunda çadırdan ilk çıkan her zamanki gibi Biblo. Ama daha önceki deneyimlerimle bende hemen çadırdan çıkıyorum. Çünkü Biblo doğada uyanmanın sevinci ile koşar adımlarla sevinçten hızla uzaklaşabiliyor. Korkum Biblo’nun kaybolmasından daha çok çevrede olası büyük köpeklerin saldırısı.
Çadırımızı kurduğumuz yer:
Çadırdan Nazlı Göl manzarası
Kahvaltımızı yapıp, mini ateşimizde yaptığımız çayla içimizi ısıttıktan sonra yedigöller yürüyüşümüze başlıyoruz. Nazlıgölden, Büyükgöl’e inen yoldan Pisagor ağacının görmeye gidiyoruz. Aslında iki farklı kökten ağacın gövdelerinin yukarıda birleşmesi sonucunda oluşan üçgen ve bundan çağrışımla pisagor ismini almış. Pisagor ağacının hemen yanında akan derenin etrafa verdiği sesle ortam iyice huzur doluyor.
Pisagor ağaçının hemen yanından akan dere ve mini şelalesi:
Biblo önden biz arkadan yürüyüşümüze devam ediyoruz.
Biblo’nun dere geçişi. Bundan çok hoşlanıyor.
Deringöl bize enfes görüntüler veriyor. Deringöl’ün şelale tarafında giderken gölde yaklaşık 40-50 cm büyüklüğünde Abant Alabalığı görüyoruz. Kıyıya yakın yüzen alabalık bizi görünce gölün derinliklerine doğru ilerliyor.
Ersin ile Biblo’yu da burada fotoğrafladım.
Buradan Büyükgöl’e geçiyoruz. Göl kenarında bir fotoğraf gezi grubu ile karşılaşıyoruz. Biblo yine ilgi odağı oluyor. Burada seyrimizi yapıp, Büyükgöl’ü fotoğrafladıktan sonra Seringöl’e doğru ilerliyoruz.
Seringöl:
Seringöl’den sonra tekrar Nazlı Göl’e doğru yönelip, Nazlı Göl’ün aşağıdaki şelaleye doğru yürüyoruz.
Şelale çıkışında Nazlı Göl’e giderken ışığından etkisi ile sonbaharın ruhumuzu ve gözlerimizi dinlendiren manzaraları ile karşışıyoruz.
Nazlıgöl:
İncegöl’den kareler:
Sazlıgöl’den bir dediğim bataklık gibi görünmesine kanmamak gerekiyor. Göl son derece berrak ve diğer göllerden farklı değil. Kuzey tarafında yoğun şekilde sazlar var ve gölün üstü tatlı su bitkisi ile kaplanmış durumda. Gölün çevresinde tatlı su kaplumbağası görürüz umuydu turluyoruz ama kaplumbağa ile karşılaşmıyoruz. Varsa bile Kış uykusuna yatmış olabileceklerini düşünüp Sazlı gölden ayrılıyoruz.
Sazlıgöl ve İncegöl yanyana ve Kuzey girişindeki son göller. Bu gölleri de ziyaretimizden sonra Bolu yönüne doğru tırmanışa geçerek eve geri dönüş yolculuğumuza başlıyoruz. Bu yolda epey bir tırmanış var. 19.5 KM tırmanış yaptıktan sonra 19.8 Km sonra Bolu’ya iniş yaparak varıyoruz. En yüksek gördüğümüz rakım ise 1711 metre. Bu gezimizi de tamamlayarak eve dönüşümüzü tamamlıyoruz.