Türkiye’nin hangi doğa güzelliğini saysam. Dağları, akarsuları, gölleri, denizleri, su altı? Hep unuttuğumuz önemli bir şey daha var aslında. Gözlerden uzakta, hemen göremeyeceğimiz yer altımız: Mağaralarımız. Genelde gezdiğim yerlerde ziyarete açılmış varsa mağaralar girerim, kaçırmam. Pek çoğunun yaz kış aynı sıcaklığı koruduğunu, sarkıtlarının milyonlarca yılda oluştuklarını biliyorum. Peki ülkemizde nerede ne kadar mağara var. Bildiklerimi saymaya kalkınca ancak iki elimdeki on parmağı doldurmadı.
Önce Speleoloji tanımı ile başlayayım: Speleoloji, yeraltı boşlukları diğer bir değişle mağaralarla ilgilinen bilim dalı. ASPEG (Anadolu Speleoloji Grubu) ise Türkiye’deki mağaraları keşfediyor, raporlandırıyor, çizimlerini yapıyor ve bu konuyla gerçekten ilgi duyanlara eğitimler veren bağımsız bir grup. ASPEG ile Kastamonu Pınarbaşı gezimizde karşılaştık. İşte ASPEG ile başlayan hikayemiz, sanırım devamda edecek.
İlk geldiğimiz gün masaya eğilmiş kocaman bir milimetrik kağıda çizim yapan birisini görünce hemen yanına gidip ne yaptığına baktım. Çizimi yapan Murat Eğrikavuk mağara çizimi yaptığını söyleyince ilgimizi çekti ama çizimi bölmemek için o an için rahatsız etmemek için sohbeti kestik. Sonra akşama doğru, kafalarında kaskları, çizmelerle, yüzü çamurlanmış bir grup madenci gibi görünen bir topluluk içeri girdi. Büyük bir heyecanla mağaralardan sohbet eden gruba ilk merhabayı her zaman ki gibi Biblo dedi.
ASPEG’in ne yaptığını öğrenince ilgimiz daha da çok arttı. Hem mağaraları geziyor ve yeni mağaralar keşfediyor ve bunlara ait ölçümler alarak mağara çizimlerini gerçekleştiriyorlar. Yapılan iş hem keyif verici hem de mağaracılığa ilgi gösteren pek çok kişi için kaynak oluşturuyor. İşin sonucu bilimsel bir çıktı. Grubun disiplinin ve çalışmalarını görünce çok ilgimizi çekti. Gündüz faaliyetlerinin yanısıra her akşam bir etkinlik yapıldı.
Mağaracılık hakkında video gösterisi:
Düğüm eğitimi alırken:
İlk gün Ilıca Şelalesi, Valla Kanyonu ve çevreyi gezdikten sonra 2.günde ASPEG grubu çalışmalarına katıldık. ASPEG’den Ali Yamaç, köylülerden aldıkları bir ihbar sonucunda bir mağaranın keşfi için bizi davet etti. Hem çevreyi gezecek hem de ASPEG’in çalışmalarını izleyecek ve keşife katkıda bulunabilecektik. Sabah kahvaltısından sonra sırt çantamızı, GPS’imizi alıp başta Biblo olmak üzere Ali Yamaç, Emine, Barbaros, Gülşen, Nuray ve ben yürüyüşe geçtik.
Tepeye doğru tırmandıkça kar altındaki dik yamaçlar zaman zaman zorluyor.
4×4 Biblo için tırmanış zor değil ama zaman zaman çok yoruldu.
Keşif keyifli geçti. 1202 metreye tırmandıktan sonra mağarayı bulamayınca Gülşen, ben ve Biblo ayrılarak tepenin bir yamacından, Ali Yamaç, Emine, Nuray geldiğimiz yoldan, Barbaros ise diğer yamaçtan inmeye karar verdik. Biblo’yla sıkı bir bitki örtüsü olan yalancı makiler ve kayalar arasında yürüyüş zor oldu. Sonra telsizden Başkan Emine’nin aramanın sonlandığı mesajı gelince geldiğimiz yola çıkarak aşağı inişe geçtik.
4.1 KM’lik tırmanış ve iniş sonunda mağarayı bulamayarak Paşa Konağına geri döndük.
2.Gün – Mağara Yüzey Araştırması
Grup üyelerinin aldığı yeni bir ihbara göre Horma Kanyonu civarında mağaralar olduğunu öğrenildi. Ali Yamaç yürüyüş performansımızı görünce bu keşfe de bizi davet etti. Artık yarı ASPEG’li olmuştuk. Bu gezideki görevimiz keşfedilen mağaraların GPS ile koordinatlarını almaktı. Kahvaltı sonrasında Köylü İsmail Sivri rehberliğinde yola koyulduk. Bu keşifde bölgeyi iyi tanıyan İsmail Sivri gördüğü mağaraları bize gösterecek. Bu sefer ekibimiz Biblo, Ali Yamaç, Barbaros, Nuray ve benden oluşuyor.
Rehberimiz İsmail Sivri ilk bildiği mağarayı bize gösteriyor. Ancak bu mağara devam etmeyen derinliği olmayan bir mağara. Yine de noktanın kaydını alıyoruz.
Sonrasında biz de aracımızı bırakıp yola traktörle devam ediyoruz. Biblo, ben, Ali Yamaç ve Barbaros traktörün bagajındayız.
Tepe tırmanışın yarısında Horma kanyonunu üstten seyrediyoruz. Hemen ayaklarımızın altındaki yükseklik tahmini 200-300 metre kadar var. Bundan sonraki yürüyüşümüz biraz daha adrenalini yüksek. Bazı yerlerde elimizde batonlarla destek alarak tırmanışa devam ediyoruz. Bir dikkatsizlik kötü kazalara sebep verebilecek nitelikte. Bu yüzden oldukça dikkatle ilerliyoruz.
Sonunda Horma Kanyonu yamacından yukarı çıkarken bir tane mağara buluyoruz. Çok kısa giden bir mağara. Mağaranın girişi;İlk mağara deneyimim,
Mağara’nın içinden bir kare daha :
Sonrasında tekrar yürüyüşe geçiyoruz. Tepeye varmak üzereyken rehberimiz bir mağara daha gösteriyor. Hemen keşifler başlıyor:Yalnız yarasa uyuyor. Ancak Barbaros stresten ölebileceğini söyleyince fotoğraf çekmeyi bırakıp, onu yalnız bırakıyoruz. Burada bir süre dinlenip, karnımızı doyurduktan sonra tırmanışa devam ediyoruz.
Orman ağırlıklı kayın, palamut ve gürgen ağaçlarından oluşuyor. Bakir olan ormanlarda rehberimiz zaman zaman Karaca’ların ve domuzların yattığı yerleri ve izlerini gösteriyor. Tepeye vardığımızda Horma kanyonunun yine tepeden bakıyoruz.
Orman içinde ilerlerken Biblo arkamızı kolluyor.
Horma Kanyonun başlangıç noktasına tepeden bakıyoruz:
Tepeye vardıktan sonra Ali Yamaç ve Barbaros’dan ayrılıyoruz. Ondan tepenin sırtında kendi araçlarına doğru gidecekler, bizde aracı bıraktığımız yere gideceğiz. Dik bir inişten sonra aracımızın yanına varıyoruz ve İsmail Sivri’yi bıraktıktan sonra hep beraber Paşa Konağına dönüyoruz.
Yapılan iş keyifli, yorucu ancak öz verili de bir çalışma aynı zamanda. Türkiye’de az bilinen mağaraların keşiflerini yapmak öyle kolay değil. Yerlerini bulmak, onlara ulaşmak, ölçümlerini yapmak belki de bulunan bir mağara da günlerce çalışmak, başarıya ulaşıncaya kadar pek çok kez gidip gelmek anlamına geliyor. Sonuçta herkesin yararlanabileceği bilimsel sonuçlar ortaya çıkıyor.