Pazar günü sabah oldu. Ne yapsak bir yandan yapılacak işler diğer bir yandan da hava güzel, içim içime sığmıyor. Hemen yapılacak işlerin üzerine eğilerek saat 13:00’ye kadar önemli işlerimi hallettim. Nuray’da hızla hazırlanarak daima hazır olan sırt çantamızı kaparak yönümüzü İnönü yaylasına doğru çevirdik. Nasıl bir heyecan bu…İçimden umarım İnönü yaylası yolunda, Menekşe yaylasında olduğu gibi bir sorunla karşılaşmayım diye umut ediyorum. Geçen sefer fırtınadan yola yıkılan bir ağaç yolumuzu kesmiş Menekşe yaylasına ulaşmak mümkün olmamıştı.
İnönü Yaylasına ulaşım ummuduğum gibi olmadı. Tepecik köyünden başlayan toprak yolu gayet rahat bir şekilde aldım. Bu yol 10.7 KM sürüyor. Orman içinde toprak zeminde alınan yol emniyet açısından 4×4 araçlar için daha uygun. Suzuki Vitaramız bizi hiç zorlamadan yolları almamızı sağlıyor.
Gezi Künyesi:
Toplam Km: 277 KM
Durak Yerleri: İnönü Yaylası-Ercuva Yaylası-Çilekli Köyü
İnönü Yaylası Rakımı: 1052 metre
Ercuva Yaylası Rakımı: 1118 metre
Yol Bilgisi: Tepecik köyünden sonra 10.7 KM toprak yol
Son ziyaretimi Biblo ile Aralık 2007’de yapmıştık. O zaman hava soğuk ve derenin su seviyesi zeminle aynı şekilde akıyordu. Şimdi gittiğimizde ise derenin su seviyesi daha aşağıda ve su debisi yavaşlamış. Burasıda diğer yaylalar da olduğu gibi her yeri çiğdem ve yayla çiçekleri kaplamış durumda. Geç çıkan geç varır sonucunda saat 15:00 gibi ancak yaylaya varabildik. Önce yaylanın sonuna kadar gidip bir çevreye göz attıktan sonra geçen gelişimizdeki yerde durmaya karar verdik.
Hemen kendimizi yaylanın kucağına çimenlerin üzerine attık. Biblo durur mu? bir o yana bir bu yana koşturmaya başladı. Sonra yuvarlanmalar, suyun tadına bakmaca ve en sonunda da otlama. Nedendir bilmem Biblo bu sefer fazla ot yedi. Dere kenarındaki otlara bayılıyor. Rahat 10 dakika boyunca ot yemeye devam etti. Önceleri tedirgin olurdum ama herhangibir bir yan etkisini görmeyince artık rahat bırakıyorum.
Yaylanı dört bir yanında beyaz ve sarı yayla çiçeklerini ve eflatun çiğdemleri görmek mümkün.
İnönü yaylasının ilk ziyaretçileri gelmeye başlamız. Dört eve yayla ev sahipleri şimdiden hafta sonu ziyareti için gelmişler. Yaylanın sonunda ise motosikletli kalabalık bir grup gördük. Onlarda motosiklet ve doğanın keyfini çıkartıyorlar. Motosikleti sevmeme rağmen motosikletlerin sürekli çıkartıkları motor sesleri, bu sessizliği bozduğu için çok da hoşuma gitmiyor.
İnönü yaylasını fotoğraflarken Ercuva yaylası tarafından gelen offroad araçları dikkati çekti. Acaba tanıdık varmı diye bakarken konvoyun sonundan bir araç durarak “O Biblo mu?” diye sordu..Hemen yanlarına gittim. Gezenbilir’den tanıdığım iki arkadaş çıktılar. İlk defa karşılıklı bir araya geliyorduk. Kısa bir sohbet ettik, sonra ayrılarak diğer araçları takip ettiler. Doğa severlerle doğada karşılaşmak çok keyif verici.
İnönü yaylasının uzun bir yayla. Yayla köknar ağaçları ile çevrelenmiş. Yaylanın ortasından yol geçerken, batı kısmında da kıvrıla kıvrıla dere geçiyor. Bu dere Serindere’yi besleyen kollardna biri. GPS’den gördüğüm kadarıyla Serindere’nin büyük bir kolu hemen tepenin arkasından geçiyor ama oraya yürümeye çok zaman yok.
İnönü yaylasından kareler:
İnönü yaylasında 2 saat kadar kaldıktan sonra Ercuva yaylasına doğru yola çıkıyoruz. Ercuva yaylası İnönü yaylasına göre daha yüksekte yer alıyor. İki yayla arasındaki mesafe yaklaşık 3 KM. Aslında zaman olsa aracı burada bırakıp yürümek büyük keyif verirdi. Ercuva yaylasına geçişimizi her iki yanınızda yüksek köknar ağaçları eşliğinden yapıyoruz. Enfes bir orman yolculuğu sonrasında Ercuva yaylasına geliyoruz.
Ercuva yaylası, İnönü yaylası kadar önü açık bir yayla değil. Büyük bir yayla ama ara ara ağaçlarla görüş açınız İnönü yaylası kadar uzun değil. Ercuva yaylasında kısa bir mola verip doğanın seslerini dinliyoruz. Saatlerimiz 18:00’i gösterdiğinde ise yola çıkma vakti geldi diyip toparlanıyoruz.
Geri dönüş yolumuzu Çilekli Köyü üzerinde mi yoksa geriye doğru yapsak tereddütümüz var. Çilekli Köyü’ne doğru yola çıkıyoruz ancak yolun çok uzayacağını düşünerek geldiğimiz yoldan geri dönmeye karar verdik. Sonra yolda karşıdan gelen bir araçı görünce yol vermek için sağa yanaştım. Araçlar yanyan gelince kır saçlı sevimli bir bey kendini tanıtarak söze girişti. Hasan Bey Pamukova’nın yerlisi ve emekli öğretmenmiş. Bizi Çilekli köyünden gitmeye ikna etti. Çilekli Köyü’ne kadar onu takip ederek köyün göletinin yanında geldik. Göletin adı yine Çilekli Göleti. Oralarda kendine yeni bir yayla evi inşa etmiş. Hemen yanı başındaki çilek tarlalarını gösteriyor ve bir anısını anlatarak hoş sohbete girişiyoruz.
Çilekli Köyü 800 metre rakımda büyük bir yayla içinde yer alıyor. Buraya Çilekli yaylası diyorlar. Çilek yetişmesine açıkcası şaşırdım. Burada dağ taş çilek tarlası..Tarlalaların arasında geçen yolun her iki tarafı da çilek tarlaları içindeki çilek sıraları uzun uzun uzanıyorlar. Çilek tarlaları damlama sulama teknolojisi ile sulanıyor. Hem daha fazla verim hemde daha kolay şekilde sulandıklarından söz ediyorlar. Çilekli Göletinin mazisi ise 2 senelik. Gölet’in kendi içinde su kaynağı varmış ve aynı zamanda bir dere de göleti besliyormuş. Çilekli köyü’ndeki verimli tarlaların sulaması buradan yapılıyormuş.
Çilekli Göleti:
Çilekli Köyü:
Ercuva yaylasından Çilekli Köyü’ne varan yoldan aldığımız bir fotoğraf:
Çilekli köyünden Pamukova’ya inen yol asfalt. Virajlı bu yoldan inerken Pamukova’nın o geniş ovasına tepeden seyrederek Adapazarı-Bilecik yoluna iniyoruz. Aslında buradan yolu oldukça uzaktık. Yaklaşık 70 KM kadar yolu uzattık. Eğer Ercuva’dan geri dönmüş olsaydık yaklaşık 32 KM sonra TEM’e çıkacaktık.