Kalan Son Yeldeğirmeni

0
1885

Balıkesir civarına merakımız devam ediyor. İlkbahar’da Balıkkesir güneyinde yaptıımız keşifler epey ilgimizi çekti. Bu sefer ilgimizi Balıkkesir kuzeyinde bulunan ve fay hattı doğrultusunda bulunan Ilıca’ya yöneltiyoruz. Harita’dan belirliyoruz yine gideceğimiz yeri..

Balıkkesir hemen girişinde Ilıca’ya doğru Kuzey’e doğru ilerliyoruz. Yol boyunca ekim yapılmayan tarım arazilerini geçiyoruz. Belliki bu araziler zamanında ekilmiş biçilmiş. Muhtemelen yeterli insan kaynağı olmamasında bu araziler ekilip biçilemiyor. Herkesin yüksek standart arayış çabasında kaos’u da burada görebilmek mümkün. Daha iyi şartlar köy yerini terk eden gençler arkalarında ekilemeyen binlerce dönüm araziyi bırakıyorlar. Şehirde ise kirada oturulan ve emekliliğe kadar çalışılan başka bir hayatı tercih ediyorlar. Hangisi daha iyi söylemek zor.

Çorak topraklardan sonra kısa süre sonra Ilıca kasabasda yer alan otelimize erişiyoruz. Otel klasik kasaba oteli görünümünde. Ancak sıcak bir ilgi ile karşılanıyoruz. Otel’in termal havuzu ise oldukça sıcak. 20 dakikadan daha fazla kalmaya dayanamıyorum. Sıcağı sevenler için bulunmaz bir kaynak. Pek çok ziyaretçi şifa bulmak için buraya geliyor. Kimileri 10-15 günden bu yana burada. O bölgede tek kalınabilecek otele buradaki linkden erişebilirsiniz. Otel temiz ancak konfor ve damak tadı arıyorsanız bu otel sizi memnun etmeyebilir. Zaten amaçta termal kaynaklardan şifa elde etmek..Otel bilgilerine buradan erişebilirsiniz. : http://www.simaltermal.com

Otelimiz:

Otel çevresinden:

Termal kaynakda yüzen kazlar:

Otelde bir akşam kalıp ertesi gün yola koyulduk. Çevrede bulunan Ilıca Göletini görmeye gittik. Burada unutulmaz  seyirlerimizden birini yaptık. Gölette bulunan balıkların sivri sinekleri nasıl avladıklarını izledik. Su sıçratarak sinek avlayan balıkları gördük. Su yüzeyine yakın yüzen bu balıklar , suya yakın havada olan böcekleri avlıyorlar.  Ilıca göletinden manzara:

Göletin çevresindeki kuş çeşitliliğe de oldukça fazla.

Ilıca yolundan görüntüler:

Şamlı civarında yolumuza çıkan maden levhası ilgimizi çekiyor ve direksiyonumuzu madene doğru kırıyoruz. Geldiğimiz maden demir madeniz. Maden’nin şefine kendimizi tanıyoruz. Madeniz gezerken bilgi alıyor ve evimizdeki koleksiyonumuza eklemek için demive bakır maden örneği alıyoruz. Demir madeninin nasıl çıkartıldığı, nasıl ayrıştıldığını konusunda bilgi alıyoruz.

Madenden görüntüler:

Sonrasında bu bölgede kalan tek yeldeğirmenine doğru yol alıyoruz. Yolumuzda Anadolu’da topraklarında yabani armut olarak bilinen ahlat meyvesi karşımıza çıkıyor. Bu bölgede bol bol ahlat ağacı görebilmek mümkün. Bu bölgedeki köylerde ahlat’ın kompostosunu yapıyorlar. Köylülerle sohbetimizde ahlat kompostusunun şeker’e iyi geldiği söyleniyor.

Sonrasında Karakolköy’de yer alan yeldeğirmenine erişiyoruz.  Öncelikle köylüden yeldeğirmenlerin hikayesini dinliyoruz. Bu değirmenlerden bölgede yedi tane varmış. 1965 yılında bölgeye gelen Öğretmen Mehmet Demiraltıcı’nın değirmenler ilgisini çekmiş. Onları korumak için elinden geleni yapmış. Son olarak bir tanesinin bakımını üstlenmiş. Ancak son 10 seneden bu yana da öğretmende bakamaz olmuş.İşte son kalan o son yeldeğirmeni:

Değirmen’nin hemen başında bulunan çamlık alanda karşılaştığımız aileye selam vermeden geçmiyoruz. Aile Karakolköy civarında tarlalardan geçimi sağlayan ender ailelerden. Yetiştirdikleri karpuzdan bize ikram ediyorlar. Yaptığımız sohbette gençlerin şehire göç ettiğinden ve toprakların işlenmediğinden yakınılıyor. Sıcak ve kibar ikramlarının sonunda ısrarla verdikleri karpuz hediyelerini kabul ederek yolumuza devam ediyoruz. Anadolu’nun bir hikayesini daha zihinlerimize kazıyarak İznik üzerinden İstanbul’a evimize dönüyoruz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here