Bugün yaklaşık olarak 12 saat süren ve 197 KM yol aldığımız turumuzdan söz edeceğiz. Daha önceden bugün için Yuvacık barajı ve Aytepe vardı. Amacımız hem baraj gölünü görmek hemde Aytepe’de karla buluşmaktı. Amacımızdan saparak kilometrelerce zorlu dağ yollarında gittik. Ama çok iyi bir geziydi.
Gezimiz neden güzeldi. Tamamen yalnızdık, maceralıydı, sincap, vahşi kuş, kaplumbağa gibi vahşi hayvanlarla karşılaştık. Karda yürüdük, yaylada koştuk. Göl kenarlarında dinlendik, derelerden suyumuzu içtik. (Suyumuz bitti de…)
Önce gezi yolumuzun haritası. Normalde gittiğimiz yerlerde yol yok. Toprak ve patika yol var. Bu yollar normal arabayla gidilmez. Bazı yerleri arabayla geçmek için 4×4 veya bizim yaptığımız gibi motor olması şart. Tam tedarikli gitmek şart. Çünkü yakınlarda yerleşim birimi yok ve cep telefonu hiç çekmiyor.
Özetlersek İzmit’den İznik’e olan yolculuğumuzun bir kısmı dağlardan ve ara yollardan gerçekleşti.
İlk durağımız Yuvacık barajı.
Sonra Aytepe’ye doğru yola çıkıyoruz. Pek çok güzel manzara geçiyoruz ama çok azını fotoğraflıyabiliyoruz.
Servetiye Köyü’ne varınca kahvaltımızı yapıyoruz. 5 YTL’ye kahvaltımızı yapıyoruz ama kahvaltıyı çok beğenmiyoruz. Kahvaltı eleştiri ve önerimizi yaptıktan sonra ayrılıyoruz.
Sonra Aytepe’nin Karlı yollarına varıyoruz.
Bir ara motorumuz elektrik arızası meydana geldi. Neyseki tedarikliydik ve yedek sigorta ile sorunu çözdük.
Sonra Menekşe yaylasını olduğunu sandığımız yaylaya vardık. Ama yaylanın ilk etabında önce karnımızı doyurduk.
Aslında Aytepe ile bu arası son derece maceralı geçti. Önce farklı bir yola saptık. Orada düştük. Biblo’yu refleksle yol kenarına fırlattıktan sonra kendimi motordan aşağıya attım. Motor’un gidonu yamuldu. Zor bela düzelttikten sonra yolumuza devam ettik. Bu arada dalların arasında geçtik, sulara girdik, ıslandık. Çok ama çok keyifliydi..
Biblo burada yuvarlandı. Defalarca nasıl yuvarlandığını görmek lazım. Vee ot yedi.. Ot yemesine ikinci kez sahit oluyorum. Valla her şey öyle güzeldiydiki ben bile yiyecektim az kalsın.
Sol aşağıdaki ufak nokta biblo 🙂 Bende çayırlara yattım biraz dinlendim. Biblocuk baktı ben yatıyorum o da geldi hemen yanıma uzandı. Sessizlik içinde serin havada güneş içimizi ısıtırken rüzgarın sesini ve onlarca kuşun ötüşünü dinledik.
Koşturup yuvarlandıktan sonra geldi biraz dinlendi. Bende bu arada ateşi ve sucukları hazır ettim.
Sucukları biblo ekmekleri ben yedim. Şaka bir yana tam tamına kardeş payı yaptık.
Sonra asıl büyük yaylaya gittik. Burası da çok güzeldi.
Bir ara vahşi bir kuş bağıra bağıra (sesi çok güzeldi…Aynen filmlerdeki kartal sesleri gibi..) üstümüzde uçtu. Biblo’yu tavşan sandı sanırım. Ama ben kocaman bir “yerim seniiiii” dedim o zaman kaçtı 🙂
Yine deliler gibi koşuyoruz.. Birde zemin sulu olunca kim tutar Biblo’yu?
Yayladan ayrılıyoruz ve bir kaç köy geçtiten sonra Elmalı köyü sapağında İznik’e doğru yola çıkıyoruz. Yol o kadar güzelki, ara bir duruyoruz. Biblo’yu her yerde indiremiyorum maalesef. Çünkü güneş batmadan Yalova’da olmamız lazım…Hemen fotoğrafımız çekip yola devam ediyoruz.
Sonunda ufukta İznik gölünü görüyoruz. Muhteşem manzara fotoğrafımıza yansımıyor.
Çoban amca’dan yol tarifimizi alıyoruz. Bu arada kısa ama keyifli de bir sohbet yapıyoruz.
Sonunda İznik’e geldik.
Sonunda Yalova feribotu’a 19:45 gibi varıyoruz. 20:15 Feribotu ile İstanbul’a dönüş yapıyoruz.