Bayram’ın ilk günü Ereğli’ye gittik. Anne, Babamı ilk günde yalnız bırakmak istemedim. Biblo tabi bu ziyaretten epey mutlu oldu. Biblo misafirliği, misafir gelmesini çok seviyor. Artık gittiğimiz yerleri de tanıdığından daha Ereğli girişinde heyecanlamaya başladı. Gerçi yola çıkarken “Ereğli’ye gidiyoruz kızım” dediğimde kuyruğunu oynatmaya başlamıştı.
Sonrasında Cumartesi günü İstanbul’a geri döndük. Cumartesi dinledikten sonra Pazar sabahtan ne zamandır gitmediğimiz Beykoz’un ardında olan tepelere gidelim istedim. Polonezköy’e girmeden Avcılık Kulübü, Beykoz köpek barınağı yoluna girdik. Amacımız ara toprak yollardan Cumhuriyet köyü’ne,oradan Kurna’ya ve devamında da Ağva’ya uğramadan (kalabalık ve popüler yerler hoşumuza gitmiyor) Pınarlı’ya geçip, Gebze üzerinden evimize dönmek.
Cumhuriyet Köyüne giden toprak yol üzerinde bir ara duraklıyoruz. Biblo hemen keşif turlarına başlıyor.
Bozhane köyünden Kurna’ya giden yol üzerinde bir ara yol görüyoruz ve dalıyoruz. Yol zaman zaman zorlu oluyor. Dalıyoruz orman içine. Bir ara bir dik geçişte durup fotoğraflıyorum. Aracım 3 kapı olduğu için şanşlıyım. Lakin bu aştığımız yerde yaklaşma açısı son derece dar. Biblo ise beni arabanın içinden seyrediyor.
Sonra Pınarlı’da daha önceden gittiğimiz koya gidiyoruz. Orada bir süre dalgaların sesini dinliyor, etrafda geziniyoruz. Yağmur başlıyor ama keyfimizi bozmayıp daha çok keyfimize keyif katıyor. Denizde açıktan geçen balıkçı teknelerini seyrediyor, kaya üzerinden sessizce sadece dalgaların sesini dinleyerek saatlerce duruyoruz. Biblo’da bende ıslanmaktan rahatsız olmuyoruz. Bir hafta sonuda böyle bitiyor ve hava kararmaya başladığı için gece karanlığında evimizin yolunu tutuyoruz.