İnönü Yaylasında Mağara Aktivitesi

0
955

Biblo’nun bel ve sırtı gün geçtikçe iyileşiyor. Akupuntur tedavisi son derece işe yarıyor. Veterinerimiz Feridun Kalyoncu bu konuda oldukça titiz. Her muayenesinde oldukça özen gösteriyor. Bizlere de pek çok öneri ve tavsiye de bulunuyor.

Biblo iyileştikçe hepimizin moralleri de yükseliyor. Hafta sonları moral bulan Biblo’yu rahatsızlığı nedeniyle uzak da tutmuyoruz. Çünkü gün içinde zaten kısıtlanan hareket kabiliyeti ile morali bozuluyor. Araçla seyahatimizde rahat etmesi için sepeti ile geziyoruz. Daha küçük ve sırtını rahat dayayabileceği şekilde olan sepeti ile araca bindiriyor ve indiriyoruz. Kucağa alıp, tekra kucaktan bırakırken ise sırtın destekleyerek bu işi yapıyoruz.

Bu hafta da Biblo’yu yormayacak ve hoşuna giden yerlere götürmeye çalışıyoruz. İnönü yaylası hem mevsim olarak uygun hemde yakınlığı ile ideal bir yer. Cumartesi saat 08:00 gibi kalktığımızda hava güneşli. Normalde her Cumartesi olduğu gibi Biblo yatağa gelir, beni kaldırırdı. Hatta kurulmuş saat gibi tam saat 07:00’de yanımda beni kaldırırdı. Kalkmazsam bin tür numara yapar. Bir keresinde kalkmamakta çok direnince kulağıma gelip havladığını hatırlıyorum. Başka bir seferde ise banyondan çoraplarımı bulup, yüzüme sürtmüştü… Ancak bu ara sepetinden kalkamadığı için ben gidip sepetinde ona bin tür numara yapıyorum.

ASPEG’den Ender Usuloğlu, Gülşen ve Engin’nin Aksığın mağarasına gireceklerini de biliyoruz. Yoldayken Nuray, Ender’i arayıp haberleri alıyor. Aksığın’ı bitirip İnönü Yaylasında iki mağaraya bakacaklarını öğreniyoruz. Bu tesadüfe çok seviyoruz ve sabah kahvaltısı için  takviye alıp yolumuza devam ediyoruz.

İnönü yaylasının buluştuğumuzda yine bir ASPEG  buluşması yaşıyoruz. Bir önceki günkü mağaracı maceraları anlatılıyor. Şelale akan suyunun altından mağaraya nasıl iniş yaptıklarını anlatıyorlar. Herkesin tulumu halen ıslak.. Bu sırada hemen durduğumuz yerin arkasında yayla evi sahipleri yanımıza geliyorlar. Yanımıza gelen Fahrettin Mutlu Biblo’yu internet’ten tanıdığını söylüyor. Kısa bir sohbetin ardından karnımızı doyurarak keşfedilecek mağaraların yolunu tutuyoruz.

İlk mağara Ercuva yaylası tarafından olan. Mağara’nın girişini kolayca buluyoruz. Biblo’da bizimle içeri giriyor. Mağara ortamını çok sevmiyor ancak bizden ayrılmamak için o da bize katılıyor. Hatta bazen arkada kalıp bana bakıyor. Hadi biz dönelim mesajını veriyor. Mağara içinde kısa bir süre sonra suyla karşılaşıyoruz. Durum böyle olunca ben Biblo ile mağara’nın ilk girişinde geniş salona dönüyoruz. Su geçit vermeyince diğerleri de geri dönüyor. Harita çizimi ölçüm değerleri alınıyor. Bunun için klino ve pusula kullanıyor. Not alınan değerler sonrasında milimetrik kağıda elle çiziliyor veya bilgisayara girilip çizim yapılıyor.  Bu işin sonunda da mağara’nın hem yatay hem de dikey haritası çıkartılabiliniyor.

Ölçüm sırasında Biblo’nun da çok üşümemesi için biz dışarı çıkıyoruz. Güneşe uzanıp, temiz havanın tadını çıkartıyoruz. Ölçüm bittikten sonra yaylanın hemen ortasında bulunan ikinci mağaraya doğu yol alıyoruz. Bu mağara oldukça dar. Sürünmeli olan mağaraya yanımızda ekipman olmadığı için Nuray ve ben giremiyoruz. Biz de bu sırada İnönü yaylasında yeni yeşermekte olan çiçekleri ve ortamı fotoğraflandırıyoruz.  Bu mağarada fazla ilerlemeyince kısa sürede herkes dışarı çıkıyor.

Araçların yanına döndüğümüzde Fahri Mutlu ve arkadaşlarının çay ikramı ile kalan yiyeceklerle açlığımızı bastırıyoruz. Bugünkü hareketlilik yetmeyince Gülşen’le yürüyüşe başlıyoruz. Gülşen’nin bitip tükenmeyen enerjisi olduğu için benimle yürüdüğü yetmiyor, Nuray’la da bir geziye çıkıyorlar. Bizde bu arada önce Ender’in aracını arazi testinden geçiyoruz, sonra benimkini..Araçlar da sınavı geçip, Nuray’la Gülşen dönünce Yuvacık barajına doğru iniyoruz. Mahir’in yerinde adam gibi karnımızı doyurup günü tamamlıyor ve İstanbul’a dönüyoruz.

CEVAPLA

Please enter your comment!
Please enter your name here