Cumartesi günkü işimiz iptal olunca bugün gezmeye karar verdik. Sabah 07:30’a yola çıkmayı gezimize yoğun bir haftanın yorgunluğu yüzünden saat 11:00 gibi başladık. Biblo her zamanki gibi nereye gidiyoruz sevinçi içinde. Fırınımızdan odun ekmeğimizi ve kaşarımızı alarak yola çıktık. Bu seferki gezimiz Yuvacık üzerinden İnönü yaylası. Eğer problem olmazsa akşamda yaylada kalmayı düşünüyoruz. Amacımız vahşi tabiatı gözlemlemek.
Haritamız. İnönü yaylasının bizim evimize uzaklığı 97 KM.
Tepecik köyüne 5-6 KM kala iki çocuk yolda yürüyorlar. Hemen yanlarında durup nereye gidiyorsunuz dedim. “Tepecik köyü” diyince atlayın dedim. Kullar’da yatılı okula gidiyorlarmış. Hafta sonuda bu yolu yürüyerek eve dönüyorlarmış. Onları köyde bırakıp biz yolumuza devam ettik. Yukarı doğru çıktıkta kar fazlalaştı. Pencereden bakan Biblo karlı yolu görünce hemen çama pençe atıp “Dur karda koşacağım” dedi.
Karlı, çamurlu yolları geçtikten sonra yaylaya ulaştık. Bu yolu 4×4 olmadan almak pek mümkün değil. Zaman zaman çamur içinde olan yolun 1.5-2 KM’lik kısmı tamamen kar. İşte yaylanın ilk girişi.
Yaylaya girer girmez Biblo cama pıtı pıtı yapmaya başladı. Hemen girişte durduk. İner inmez her tarafı kaplamış olan enfes kekik kokusunu alarak derin bir nefes aldım. Durduğumuz yerin hemen yanında akan ufak akarsuyun yeni yol bulduğu belli. Biblo suyu görünce yanında koşturmaya başlıyor.
Arabamızı bırakıp yürüyüşe geçiyoruz. Yaylanın içinde akan berrak dere kavisler çizerek yayla içinde ilerliyor. Derenin kenarında yaptığımız yürüyüşümüz hem gözümüzü hemde şırıl şırıl sesi zihnimizi değerlendiriyor.
Yaylanın ortasından akan dere çok güzel manzaralar veriyor bize. Yazı kuru olan bu dere bu aylarda ve ilkbaharda çok güzel akıyor.
Biblo bir oraya bir buraya koştururken ben dereni üstünden atlayarak karşı kıyıya geçtim. Özellikle en dar yerden atlarımki Biblo’da aynı yerden atlayarak yanıma gelsin diye. Ama bizim kız o kadar heyecanlıki gidip en dar yerden atlayacağına daha geniş yerden atlamaya kalkınca kendini hızla akan derenin içinde buldu. Balıklama suya dalan Biblo tamamen dere içinde bir ara kayboldu. Hemen müdahale ettim ama bende ıslandım. Neyse atladığı yerin 2-3 metre ilerisinde Biblo’yu kıyıya çıkarttım.
Sırılsıklam olan Biblo korkacağı yerde dereden çıkar çıkmaz koşmaya başladı. O zaman acaba bilerekmi dereye atladı acaba demekten kendimi alamadım. Ancak su buz gibi (zaten yaylada hava sıcaklığı 3-4 derece). Biblo’nun yanına çağırdığım, geldiğinde titrediğini fark ettim. Hemen kazağını ve tasmasını çıkartarak arabaya aldım. Arabayı çalıştırarak klimayı 30 dereceye ayarladım. Titreyen Biblo’yu bezlerle kuruladıktan sonra sıcakla üzerindeki ıslaklığıda aldık.
Sonra tekrar yürüyüşe devam ettik. Arabamız aşağıda biz yukarıda gezmeye devam ediyoruz.
Yaylada gölge alanlarda bulunan duran sular donmaya başlamış. Güneş almayan bu yer serin, oradan hızla uzaklaşıyoruz.
Epeyce bir yürüdükten sonra yaylanın sonuna arabamızla gittik. Burada tüfeği omzunda birisini görünce hemen yanına gittik. Selam sohbet derken 1 haftadan beri yaylada olduğunu öğrendik. Aşağıdaki fotoğrafda görülen ağaçların olduğu yayla evi onun evi.
Çağlar abi sağolsun bizi çay’a davet etti. Yaylanın suyundan yapılmış çayla ısınıp hoş sohbet ettik. Arkadaşları ile geldiği yayladan dönme hazırlıkları yapıyorlardı. Diğer arkadaşlarda bize katıldıktan sonra biblo yanan sobanın yanında uykuya daldı. Geceleyin dilersek kalabileceğimizi söylediler ancak Biblo’nun dereye düşmesi ve ıslanması yüzünden gece kalmamaya karar verdim. Hava kararmadan dönmek için mecburen yola koyulduk.
Son olarak karlı yolda bir fotoğraf daha aldım.
Aksığın köyünü geçtikten sonra bir grup çocuk yol kenarında bana el ettiler. İzci olan çocuklar bir arkadaşlarının yürümekten pişik olduğunu söyleyip kampa bırakıp bırakamayacağı sordular. İzci grubu üç grup halinde Kayaüstü Yaylasına yürümüşler.Kampa bizim çoçuğu bıraktık sonra oradanda yolumuza devam ederek eve döndük. Biblo günün yorgunluğunu şu anda uyuyarak atıyor.